Türkiye’nin kuşkusuz çok geniş ve çeşitli bir coğrafyası, köklü bir tarihi ve buna bağlı olarak çok sesli ve çok çeşitli bir sosyo kültürel dokusu bulunmaktadır. Bu sosyo kültürel dokunun bir özelliği de, Türkiye sınırları içerisinde farklı dil ve lehçelerin konuşuluyor olmasıdır. Tüm bu gerçeklik göz önünde bulundurulduğunda, farklı dilleri konuşan kişilere erişim, her afet planın temel bir bileşeni olmalıdır.
Son yıllarda ülkemize yönelik başta Suriye olmak üzere, farklı ülkelerden gelen göçmen ve mülteciler de düşünüldüğünde, bu durum daha da elzem bir hale gelmiştir. Acil ve afet durumlarında bu kişiler, genel olarak en savunmasız durumda olan kişilerdir.
Maalesef, acil bir durum karşısında sınırlı Türkçe yetisine sahip kişilerin ihtiyaçlarının karşılanması her zaman olması gereken önceliğe sahip değildir. Etkilenen bir bölgedeki herhangi bir birey, anlayabilecekleri bir dilde afet bilgisine erişebilmelidir. Bu kişiler bahsi geçen verilere erişememesi durumunda, sonuçları ölümcül olabilir.
Deprem, maalesef Türkiye’nin önünde duran acı bir gerçeklik. Her 10 veya 20 yılda bir kendini çok ağır reçetelerle hatırlatan bu afet göz önünde bulundurulduğunda, bizi en çok tehdit eden bu felakete karşı en zayıf ve savunmasız olduğumuz alanları güçlendirmeliyiz. Bugün, farklı dilleri konuşan yerleşik halka yönelik acil durum öncesinde ve sırasında barınma, tahliye, ulaşım ve sağlık hizmeti ile ilgili bilgilerin iletişimini etkili bir şekilde yönetmeye odaklanacağız.
Dediğimiz gibi Türkiye geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda ve çeşitlilik son derece zengin. Farklı bölgelerde hangi dillerde tercüme ve tercüman ihtiyacı olduğu konusu, yerel yönetimlerin kendisi tarafından da bilinemeyebilir. Ancak bunun için başvurabileceğimiz kaynaklar mevcut.
Bunlarında başında, nüfus sayımı, yerel idareler ve yerel düzeyde hizmet veren ve beşeri hizmetler alanında hizmet sağlayan farklı STK’lardan elde edilen veriler kullanılabilir. Veya Kültür Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Spor Bakanlığı gibi farklı bakanlıkların koordinasyonunda gerçekleştirilen çalışmalardan ve Avrupa Birliği projelerinden elde edilen sosyolojik ve demografik çalışmalar kullanılabilir.
Herhangi bir acil durumda, olay öncesinde ve sırasında iletişim hayati önem taşır. Aşağıda, acil bir durum yaklaştığında kısıtlı Türkçe konuşabilen toplum kesimleriyle anlamlı iletişim sağlamaya yönelik ipuçları yer almaktadır: